26 Mayıs 2012 Cumartesi

Bodrum Hatıraları...


Şirinlik ve estetikten fazlası ile nasibini alan bir yer Bodrum.
Küçüklük anılarımda şu an kafamda beliren tablodan çok farklı olsa dahi bambaşka bir yer..BODRUM..


Anneannem, savaş zamanında KOS/İstanköy adasından Bodrum semalarına uzandıkları dönemlerden pek bir şey hatırlamasalar da, o zamanlar Bodrum, tabiri caiz ise, çamur bataklık bir yer imiş.
Miras hakkı neredeyse olmayan kadınlar/kızlara kurak alan olarak deniz kenarları verilirmiş, erkekler ise çalışıp evlerine ürün ve ekmek götürecekleri için değerli yad edilen verimli toprakları alırlarmış..
Zaman değişiyor tabi.. O zamanın aslı şahane gelir dengesi, günümüz dengesi ! ile biraz karıştı. O zamanın öngörülen zenginlik kıstasları da değişkenlik gösterdi tabi bir nebze.. :)

O beyaz duvarlı, dar sokaklı yollarda, kuzenlerimle yakalamaca oynardık. Sonradan ben biraz ortamı bulandırıp asilik yapınca çete olmaya bile karar vermiştik. o zaman diliminde kim olduğunu bilmediğimiz kuzenlerimiz ile bir ağacın dibinde kaşılaştık.
Uzun dalları ve tırmanması kolay olan bir dut ağacı idi. Sanmayın ki beyaz dut hayır, kırmızı dut. Bodrum'da kırmızı dut kocaman ve çok lezizdir, İlköğretim okulu "Atatürk" o zaman tek ilköğretim okulu vardı. Bahçesinde devasa boyu ile dikilen tepesine çıkarak boolll boll meyve keyfi yaptığımız o kudretli dut ağacı dalları altında idi ilk karşılaşmamız.

Ben, kardeşim ve kuzenim.
Karşımızda da Tanımadığımız iki kardeş kuzenlerimiz, ve onların iki arkadaşları.

Biz biraz minyon tipler olarak paçalı tavuk misali, böğrümüz dik burnumuz ak! :) "yalan" tamamen duta bulanmış halde, birbirimize pis pis bakışlar fırlatıyorduk.
Karşı taraftaki kuzenlerden birisi NİNJA kılığında dolanırdı, kendine ninja denmesi hoşuna giderdi. Gülsekte eğlenir ve derdik.
Benim lakabım HOROZ idi :) ama bir bayanım.. Tavrım net ve keskin olmasından dolayı bu ismi mi verdiler bilemiyorum ben seçmedim. Kardeşime civciv derlerdi, hafif tırsaktı zira. Kuzen karabıdır mıydı neydi hatırlayamıyorum..Şu an..

İki asi grup bir kırmızı dut altında kaşılaşır.. Kırmızı burunlu HOROZ, ibiğini kaldırır! derdiniz ne sizin gidin başka ağaçta dutlanın.. Siz gidin biz kalcaz... Olay yumruklu kavga ve horozun ağaçtan inmesi ile tüyen ninjalar ile sonlanır. :)


Ertesi gün: Yeni yıl kutlaması, ailelerimizin isteği üzerine gittiğimiz tanımadığımız bir evde yılbaşı kutlaması! Bir miktar yolda ilerledikten sonra karşımızda bir villa. O zamanlar pek bir cahildik, ilk villa görüşümüzdü, gürgüsüzce "oooooooobu nebüyük evvvv wawwwwww" diyerek donup kalmıştık. İlk sinemaya gittiğimizde Sinema ekranına "baba bu dev televizyon mu?" dediğimi hatırlar kadar oldum :). İçeri girdik. Güzel bir salon, mutfak vs vsvsvsvs.. tabi öncesinde 4 buldog olan bir bahçeden geçmek durumunda kaldık. Bizi çocuk odasına aldılar. Oturduk.
Ev sahibesi "yengem" seslendi. Çocuklar misafirlerimiz geldi. Ve çocuklar aşağıya inerler, Hepimiz dumur!
Dut ağacı çocukları! EYvah...

Birbirimize alışmamız 2 şişe şaraba mal olmuştu :) Kendi üretim, şaraphaneleri vardı ve leziz şarapları.... Ve dostluğumuz kardeşliğimiz hiiiiç bozulmadı.
Eskisi gibi görüşemesekte...

Unutulmadınız ;)

Bir de...!


Ruhun derinliğini görebilmek var aslında...
Yüz*ündeki güzelliğin ardındaki, hüznü.. sanatın o şahane raks edişini... Farklı formlarda olasılıklara bürünerek..
Bir de fark etmek var aslında..

Bir de yok olmak!
Yok oluşu seyir etmek var bir de.. Acımasızca.. çaresiz bırakarak...

Bir de sevgi var aslında.. Kanadı kırık kuş gibi, titrek-ürkek..

Bir de.....




21 Mayıs 2012 Pazartesi

Cesaret ve ikiyüzlülük





Dürüst ve açık sözlü olmak, ikiyüzlülüğün ve cesaretsiz bencilliğin başaramayacağı bir şeydir.


Çoğu zaman kaybettirir.. Kazandırdıkları ise, o yalan yüzün 

getirisinden ziyade değeri makbulü zaif ve endamı şahane bir 

eserdir...!

İlginizi çekebilecek diğer yazılarım...^^

Related Posts with Thumbnails