28 Temmuz 2010 Çarşamba

Mai Düş ! ün



Bağlamsal sorunlarla boğuşurken yüreğim çırpınırcasına duyarım kanat çırpışlarını hüznümün..
Getirir peşi sıra ümitsiz haykırışlarıma bulanmış ruhumun yansıtılmış halini ansızın..
Duyumsarken özümsemez olur, görürken algılamaz olur bazen karmaşık anlarım!
Koyu sarı yalanlarına kanmam sahte gülüşünün ardındaki seni görürken..

Düşünür, bulanıklaşır, melankolikleşirim, ansızın irkilen benliğim sempatisine kapılıp uyanırım..

Mini mini düşler, olmuşlar nezdinde kocaman yapay gülüşler..
Kaybolmuş o büyük sanılan değerler..
Kaybolmuş azmedildiğinde gülümsenen ve hatırına geldiğinde yaşların sızıntısına sebebiyet anılar..
Ne var ne yok arasına sıkışan düşler, anılar, sevgiler...

Sıkıştır bakalım ruhunu, umudun da sıkışsın ruhunun arasına, benliğin de..ayırma melankolisi de yine bize!!!
Umuda dahil olunmayacak yüzler varsa ayırmalı hayattan, her ne ise getirisi yok saymalı ara sıra...

Mantık ararken bakışım, mantıksız düşüncelere dalıp kızışlarım oluşur kendime dair, garip duy-lara kapılır gider ruhun ya oralarda kaybolurum...

---

Bir minik serçe gelir ansızın konar başucuma, başlar bana serenat yapmaya..
Minik kanatlarının çırpışı gelir aklıma, hüzünlenir yeniden sesin büyüsüyle umut dolarım yeniden...

Ahengine büyüsüne kapılır dalar gider gözlerim.. Renklerinin dansı ile sihir kazanan sesinde... Geleceği görürüm adeta..

Engin denizlerin hırçın dalgaları misali kayalıklara çarpışındaki sesi duyarım sanki, şakıyışında..
İçime işlersin...  Ateşe dalar gönlüm yeniden, lakin o ateş yakmaz beni.. aksine dinginleştirir..

O mavi sulara dalarım.. "Merhaba" der oradan bir yüz ansızın. gülümser bir denizkabuğu uzatırım..


28 temmuz çarşamba 23:53

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Sevgili Günnük : Dreamweaver ben geldimm.



Uzun zamandır evde olmamın verdiği olumsuz enerji ve tabiki işe yaramama duygusu beynimi sömürürken, aklıma bir fikir geldi.

Web sitesi tasarlamak! Nereden geldi şimdi bu fikir? Şuradan..
Bloguma davet ettiğim arkadaşlarımdan biri, 1 tl karşılığında info almamı önerdi, onu araştırdığım süreçte kostüm atölyemizin sitesinin aktif olmadığını fark etmem ve wix diye bir firmanın site tasarım şablonlarından biri üzerinde geçirdiğim 7 saat sonrasında..
Keyifli bir çalışma çıkması neticesi ile, Dreamweaver öğrenme kararı aldım.. 2 günde :)

Şu an tam tempo Dreamweaver çalışıyorum, şimdilik zor geliyor, ama öğrendikçe komutlar kolaylaşacaktır.

Kullanım şablonu Autocad i aratmayacak türde karmaşık, çok yabancılık çekmedim.

Başaracağıma inancım büyük olsa da itiraf ediyorum korkmuyor da değilim. Ya köpek balığı çıkarsa...!

25 Temmuz 2010 Pazar

Clash of the Titans - Titanların Savaşı



Clash of the Titans - Titanların Savaşı


Son günlerde sinema sektöründeki canlanma ile farklı tarzlarda filmler vizyona girmeye başladı. Ben her tarz kitap okumasını da film izlemesini de severim, siyasi olanları nedense hep sıkıcı bulmuşumdur.
Belkide sevmediğimden olabilir. :)

Titanların Savaşı oldukça heyecanlı ve görsellik açısından zengin bir film olsa da ilk izlemede aklıma takılan bir kaç soru oldu. Gerçi sonradan film olsun diye bazı detayların geçiştirildiğini fark ettim. Bilemiyorum belki de bana öyle gelmiştir.

Ölümsüz karakterimiz, oldukça atraksiyon sahibi, başlangıçta öz güvenden yoksun bir asker formatında olsa da sonradan toparladığını ve filme adapte olduğu gözümden kaçmadı. Tanrılar mevcut tartışmalarını yine yaptılar, lakin yine Zeus düşünce yapısı etkendi.

Yaratıklar ve Medusa, hatta diğer detaylar grafikler mükemmeldi diyebilirim. Mutlaka izlenmesi gereken bir film.

Kafama takılan sorulardan biri ise şu oldu, Kral Neden aldatan eşini doğum yapana kadar bekledi öldürmek için. Trajikomik. Madem öldüreceksin neden doğumuna kadar bekledin. Anca mı aklına geldi acaba, aldatıldığı!!
Tabi o zaman karakterimiz doğmaz ve film olmazdı :D...

Sahnelerden bir kaç resim sizin için seçtiklerim:

Dünya güzeli Medusa, lanetiyle karşınızda.. Ama hala güzel. Bence kusursuz. Kuyruğu dışında..

Medusa'nın ini: Gariptir ben Medusa'nın daha çok sulu bir yerde olduğunu biliyordum, burada ateş içinde, kurumuştur yılan derisi, biraz mantıksız olmuş ama görsellik güzel.



Kader Cadıları, üçüzler..Ve tek ortak gözleri..


19 Temmuz 2010 Pazartesi

Otobüste Seyahat ve Diğerleri..

Üniversite yıllarımda çok parlak bir öğrenci olmasam da vasat da sayılmazdım. Okulu biraz uzatsam da keyifli bir okul dönemi geçirdim.
Her 2 haftada bir evime gelmeyi alışkanlık haline getirmiştim ilk zamanlar, tabi bu süre okula gidip geldikçe ve yolun uzunluğu ile gittikçe uzadı. Ailem rahat yolculuk yapayım, onlarla daha uzun zaman geçireyim diye hep güzel firmalarla gönderirlerdi beni.
O zamanlar diyorum çünkü baya oldu:) 1999 dan bahsediyorum. Üniversitedeki ilk senem.

Ulusoy favori seyahat otobüsüm olmasına rağmen, Muğla'daki garajda Ulusoy'un yazıhanesi olmaması sebebi ile biletini Marmaris'ten alıp, Muğla'da yoldan zar zor binmek sureti ile otobüs yolculuğumuz başlıyordu. Ulusoy'da koltuk arkasında mini bir konsol üzerinde düğmeler..Otobüse ilk adımınızı attığınızda bir uçak gibi sizi kucaklayan görselliği ile mükemmeldi, ve hemen ilgilenen yolcu sorumlusu gencin elinize tutuşturduğu kulaklık (radyo dinlememiz için-ve tabi ekranda açılan filmi kimseyi rahatsız etmeden izlemek için- ki yol boyunca o filmler hiç tükenmezdi.biri biter başkası koyulurdu..). Ulusoy'un en sevdiğim yanı kitabımı okurken ışığımın kimseyi rahatsız etmediğini bilmem ve tabi ki sabahları verilen sıcak mini ekmekli muhteşem kahvaltısı..
Diğer firmalara nazaran Ulusoy müşteri seçme hakkını kullanır ve müşterileri elerdi. İlginçtir ama müşterilerini gerçekten elerlerdi, bilet satışı yaparken.

Bazen rezervasyon gecikmesi, bilet bulunamaması yada Ulusoy'un fiyatının o an bana pahalı gelmesi sebebi ile farklı firmalar ile yolculuk yapmam gerekirdi. İşte asıl komedi orada başlardı.

Ben her otobüse bindiğimde yanımda bir sırt çantam ve bir de minik çantam olur. Minik çantamda molada yanıma almam gereken şeyleri, Sırt çantama da minik çantamı, yastığımı, kitabımı, ceketimi, gerekli olması durumunda abur cuburumu doldururdum. Bir de yedek çorap..
Otobüse binmeden önce temiz çorap giyme gibi bir takıntım vardır. Bazı saygısız tiplerin çorap kokularından olsa gerek :) Çünkü otobüse binince ayakkabılarımı çıkartıp, rahat yolculuk yapmayı severim.. Bacaklarımı kıvırıp ön koltuğun arkasına yaslar, dizlerime ceketimi örter, müziği kulağıma takıp, kitabımı okuyarak geçirdiğim yolculuk beni acayip mutlu mesut bırakır.. Tabi sevdiğim ve izlemeye değer filmleri hesaba katmazsak :)

Bilet bulamayışımdan dolayı, Metro ile yolculuk yapma kararı aldım, arkadaşlarımdan çok övgü dolu sözler ile bahsettiklerini duyduğum için oldukça içim rahattı..
Otobüs biletini genelde 13 numara alırım, neden bilmem :) severim 13 numarayı yoksa önlere doğru. Sonradan bu alışkanlığım değişti. Cam kenarı olsun da, numarası fark etmez..
1 2     3 4
5 6      7 8
9 10    11 12

O gün Metro maceram başladı. Saat 8 e bilet almıştım, otobüs gelmedi. Şirketi aradım, (Muğla'da o sıra otogar sorunu vardı, nedense otobüsler garaja girme adeti edinmemişlerdi!!!) "9:30 otobüsüne binmem gerektiğini, aldığım bileti başkasına yanlışlıkla satıldığını ve maruzatımın giderileceğini" söylediler. "Neyse" "tamam 2 saat geç ölmem sorun olmaz"dedim. Ardından "bu gideceğiniz araç aktarmalı" demez mi! Şaka gibi. Ben sırf mola verilmiyor diye o kadar fark veriyorum otobüse! Aktarmalı gidecekmişim. Ertesi gün 13 de sınav olduğundan kabul etmek zorunda kaldım.
Yolculuk başladı sonunda, beni 3 nolu koltuğa oturttular ama ne oturuş. Yanımda bir hanımefendi var. Benim 4 katım. Bana yer yok :) Bir de oğlu var 5-7 yaş arası sanırım. Kadın çocuğa para vermemek için çocuğu aldı kucağına, çocuk üşütmüş mü ney yol boyunca gaz kaçağı eşliğinde Gebze'ye geldik. Geldik ama yol boyunca kusmamak için neler yaptım tahmin edemezsiniz. İğrenç bir koku...öğğyykk..Ve tabi unutmadan şoförün muhteşem müziği de cabası.. Arabesk ve gaz bombası arasında geçen 7 saat...
Sonra otobüs değişikliği sonunda.. Yaşasınn.. dememle kalmadı.. Üstüme çay döküldü. Allahım bitsin bu işkence diyordum kendi kendime ama sabırsız ve fevri bir tip olduğumdan baya bir çıkışmadığım da söylenemez, döken şahısa. Derken çocuğa tembihledim, "ben şu yerde ineceğim, Metronun güzergahını bilmiyorum beni haberdar edin lütfen". Çocuk uyumuş mu artık ne yapmış bilemem. Ben varmışım Esenlere.Gideceğim yer Sarıyer. İndim, diyor "burada servis yok". "Ya ben size bana haber verin dedim suç sizde ne demek servis yok"
Sinirli sinirli bir sağa bir sola volta atarken, ordan bir taksi şöförü yanıma gelip, "abla ben götüreyim seni, parayı hallederiz"demez mi? benim kayışlar o noktada kopmuş... Adamın suratına koca bir okka geçirdiğim ile soluğu polisin yanında ve ardından Metro Yazıhanesinde aldım. Taksi şoförünü şikayet ettikten sonra, Yazıhane sorumlusuna güzel bir çıkış yaptıktan sonra bana bir servis ayarlamaları ve gideceğim yere bırakılmam ile sonuçlanan kabuslu bir gündü..

--------

Sonraki Metro seferim..Metroya binmeyeceğime dair kendime söz verdiysem de, affedici bir karakterimdir. Arkadaşımın isteği ile 2. Muğla-İstanbul Seferim başlamış oldu.

Bu sefer 12 numarada ben 11 de arkadaşım vardı. Otobüse bindiğimiz anda, 2 numarada oturan yeşil, kırmızı,sarı,turuncu desenli saten elbiseli bir kadın dikkatimizi çekti. İlginç bir tipti. Arkadaşım ile kadının kritiğini yaparken kadın başladı konuşmaya. Yanındaki ile değil :) Tüm otobüsle..

Canlı bir tipti. Renkli elbisesi 50-60 yaşlarında, beyaz (bu kovboy filmlerinde olur ya bayanlar takar süslü olanları yuvarlak kocamandır)şapkası üzerine taktığı komik beyaz siyah çizgili gözlükleri zaten oldukça iticiydi. Renk uyumu sıfır...
"Ben çok güzel bir kadınım.. Ben giderdim eskiden partilere, diskolara, hep alkışlarlardı beni""sonra sıraya geçerdi gençler dansa  kaldırmak için beni" yerden muavinin oturduğu tabureyi sandalye gibi kullanarak, hareket halindeki otobüste ayağa kalkıp başladı dans etmeye.. bir yandan da şarkı söylüyor"hatırla ey periii....o mesut geceyi..."
"Ala ala şaka mı bu.. Hhehe şaka herhalde, sağa sola bak bakim kamera falan var mı?" "Yok ya cidden kadın sıyırdı yol boyu devam etmese bari" "üfff, ama komik kıs"...................
Konuşmaları otobüste uzadı gitti 1 saat gibi bir süre, sonra teyzemize içki ikram ettik (çay bardağında çay, o viski diye içti) sonra sızdı bizde uyuduk...

Yolculuk hikayeleri bitmez.... Uzar da gider... Ama şimdilik bu kadar

16 Temmuz 2010 Cuma

Negatif * Pozitif Karmaşası


Geçen gün fark ettim de pek bir negatif olmuşum ben.

Olayların döngülerin hep negatif kısmını görmekte üstüme yok nedense.. Sonra kendime kızdım sen böyle miydin hep ne bu karamsarlık diye? Düşündüm bir süre, nedense evet ben hep böyleydim.

Olayların ardındaki pozitif sayfaları görmektense nedense hep olumsuz olabilecek yönlerini görmek sanki bir alışkanlık halini aldı benliğimde, zira hiç ilk bakışta pozitif yanını gördüğüm olay olmamıştır. Yada çok nadirdir :)

Çok kötü bir durum olsa da bu bir birey için, çok kendini kaptırmadıkça aslında içinden pozitif bir nokta bile çıkartılabilinir.
Olası tüm negatif olaylara hazırlıklı olmak gibi :)
Ama ya her kurguda negatiflik oluşmaz ise, boşuna bir nötrolize etkisi yaratmış olmak dışında tabi ki..!

Sevinci bile tam olarak doruklarda yaşayamama sorunu oluşturuyor bu bende, hep uçlarda yürek.. Ya tabanda ya da tavanda! Nasıl bir çelişkidir anlamamışımdır yıllardır..

Orta karar yokken düşüncemde, ya vardır ya yoktur mantığımdır benim. Kısmen vardır nasıl bir karmaşadır.
"Seni seviyorum". hmm güzel bende" kısmen seni seviyorum." ups bu ne demektir ki!!

"Sana her zaman desteğim" hmm ii bakalım "bende ara sıra desteklerim seni" muallaka sürükleyen tonda yaklaşımlar..

Net cevap adamıyım ben, varsan varım, yoksan yokum.

Her olaya her kurguya bahane uydurulması nedense haz almadığım bir noktadır. Keşke daha açık ve daha az kırılgan olabilsek! hayat daha mı kolay olurdu ne?

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Günnük Başlangıç..




Sevgili Günnük,

Öyle çok bunaldım ki bu sıra, sanki her şey üst üste gelmiş gibi.. Yoğun tempolu ev taşıma ve kardeşimin nişan telaşının ardından ailevi sorunlar ve bazılarının bencilliğim üzerine yaptığı senaryolar arasında sıkıştığım bir dönem..


Ben bencil miyim acaba diye sorarsak, evet bencilim, en az herkes kadar, kendimin değerli olduğuna inanırım paylaşmayı sevsem de çok değer verdiğim konularda pek paylaşımcı değilimdir. Misal sevdiğim bir pastadan kolay kolay dilim vermem :)
Buna rağmen hayata karşı biraz sempatik olduğumu düşünsem de aslında aslında oldukça asi ruhlu ve fevri bir yapım var. Bu huyumu pek sevmesem de, bu ani çıkışlar genelde pek mantıklı sonuçlar çıkartmıyorlar meydana... maalesef.. Tabi bir de haksızlığa tahammül edememe durumu söz konusu olduğunda işler birazcık sarpa sarıyor..


Misal hayatımdan yaptığım bazı fedakarlıkların görülmemesi ve sanki bir değeri yokmuş gibi davranılması üstüne de "bencil" damgası yemek oldukça ve oldukça sinir bozucu. Zira ortada bir süreç ve kayıp zaman ve özveri mevcut iken nasıl hasır ardı edilen bir emek oluşur, ilginç..  İşin garibi ortada bir hak mevcut iken bu haktan söz etmek bile suç durumuna getiriliyor bu daha da ilginç.. Ki çoktan unutmaya çalıştığım bu maddeleri sıralamayı sevmediğim halde sıralanması için zemin oluşturulması daha da ilginç.. Uygun zemine uygun kelimeler sıralanmasını içine sindiremeyen saygıdeğer büyüklerim acaba suçlama yaparlarken bir durum değerlendirmesi yapmayı düşünmüşler midir..


Ne gerek vardır ki! 


Ben varım, at üstüne ört gömülsün! Boğulsun altında..


Güya rahatlayacakken, daha da bunalan psikolojimle başbaşa ben!!!

Hayal kırıklıklarını dejenere edenlere rağmen * restore etmekle meşgul!!!

Bir vesvesenin içinde kayboluşumdur bazen hayal kırıklıklarım..
Düşünür düşünür çıkar yol bulmakta zorlanır ruhum.
Karambole dalışlarımla ünlenir benliğim, komikleşirim bakışlarımla..
Güler geçerim bazen hayata ne olduğuna ve olduruşlarına
Varoluşla ilgili okuduklarım çerez gibi gelir...


İşte o an tıkanırım. Kilitlenirim. Bulanıklaşırım. 


Yaşama dair anlam yüklemeleri yaparken kalemim, durdururum zamanı içinde kalmak arzusu ile..


Kıvrımlarında kaybolurum..Zira bir deniz kabuğunun kıvrımları kadar ince, bir o kadar detaylara bezenmiş hayata dair bildiklerim, bilmediklerimin yanında bu kadar küçükken!! Kendime şaşırırım...




O gelen bir an an-lık larım arasında gidip gelişlerimle yanlık korkumla değişim geçirir bedenim, bir bakarım deniz kızı olmuşum!!! Nasıl bir metamorfoz ise bu, o dünya benim dünyam gibi gelir.. Sonra kendimi bir kavanoza koyar, sonra kendimi seyrederken duygularımın karmaşasına alışmaktansa daha da çetrefili hale getirmeyi seçişim nedendir? ki acaba?

9 Temmuz 2010 Cuma

Evlilik çorbası





Her evlilik bir çeşit çorba gibidir, kiminin tadı yerinde, kiminin ise tuzu eksiktir, kimisi de ferahlatır, kimisi de içtikten sonra rahatsızlık verir.. Bazen soğuktur bazen sıcaktır ılık çorba keyifle içilmez tadı anlaşılmaz arada soğumalı ve tekrar ısıtılmalıdır. Sıcak içilince damağı yakar, soğuk içildiğinde de boğazı acıtır, ılıkken de nedense yavan olur. Ama çorba yemeğin vazgeçilmezidir.

İçine farklı materyaller katıldığında lezzeti güzelleşir, maydanoz, tereyağ, baharat, krema,.. çorbanın çeşidine göre katkıları vardır, her bireyin de hayata farklı kazanımları olduğu gibi. 
Hayata tad katmak için yapılan güzellikler gibi, çorbada bazen farklılık ister kendinde, kimyon ister bazen, bazende krema.. Bir nefeslik tadını değiştirir hayatın.. Zamanın. 
Sofraya tek oturmayı sevmeyen bir ülkenin çocuklarıyız bizde yemekler ailecek yenir sofra kültürü vardır bizde. İlk önce çorba ile başlanır menüler misafir sofralarında, çok farklı türde çorba vardır. Kimisi kelle paça sever, kimisi kremalı mantar, kimisi deniz mahsüllüsünden, kimisi mercimek, kimisi şehriyeli domatesli, kimisi de ayran aşı hani şu soğuk yenenden.. :)





Restorantlara gideriz bazen eşimle, çorba içmek için, ben beyinli işkembe çorbasına bayılırım, içine limon (ama doğal olacak limon) sirke birazcık, gece ise menüdeki çorbamız tabi ki de sarımsak :) üstüne de fırında kızartılmış minik kıtır ekmek parçaları mükemmel uyum. Boool kalorili ama yedikten sonra doyuran ağzın tadını bozmayan bir çorbadır.

Ağızda hoş tat bırakan hoş sohbetler gibidir güzel ve leziz bir çorba içmek!!!




İlginizi çekebilecek diğer yazılarım...^^

Related Posts with Thumbnails