3 Aralık 2011 Cumartesi

Karmaşıklık

Farkindalik degil aslında pesinde oldugun...
Aslinda normal seyler
Yaptiklarin cevrendekiler için farklılık..
Çevrede yaptiklarin da seni kesmiyor, dahasini istiyorsun
Ama cevrende dahasi yok!!

O zaman çevreni değiştir...  :(

22 Kasım 2011 Salı

Yeniçarşım.com ile Evden Çıkmadan Çarşıya Çıkıyoruz!





Ekim ayından bu yana yayında olan Yeniçarşım.com, alışkın olduğumuz e-ticaret sitelerinden oldukça farklı. Site şimdiden sloganı olan “Evden çıkmadan çarşıya çık” mottosunu fazlasıyla yerine getiriyor. Çünkü şimdiden Yeniçarşım.com’da yüzlerce mağaza var ve siz dilediğiniz ürünü bu mağazalar arasından seçerek kolaylıkla satın alabiliyorsunuz. Üstelik, internetten alışveriş yaparken en çok çekindiğimiz “güvenlik” engelini Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi ile çözmüşler. Sistemi açıklayan video:






Yeniçarşım.com’un diğer alışveriş sitelerinden önemli farkları var. Platformun en belirgin karakteristiği olan alıcı ile satıcıyı bir araya getirme stratejisi, satıcıların (mağazaların) ticari kuruluş olması gibi akıllıca bir taktikle desteklenerek, son derece başarılı bir sistem getirilmiş durumda. Yeniçarşım.com’da satış yapan her mağaza, ticari unvana sahip, fatura kesen ve dolayısıyla garantili ürün satan mağazalar. Bu sayede aynı ürünü birden fazla mağaza arasından güvenle seçerek satın alabiliyorsunuz. Herhangi bir problemde “Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi” ve Yeniçarşım’ın başarılı müşteri hizmetleri departmanı hizmetinizde.

www.yenicarsim.com'da 24 farklı kategoride onbinlerce ürün bulunuyor. Giyimden aksesuara, elektronikten beyaz eşyaya kadar aradığınız her şey Yeniçarşım.com’da.

Ayrıca, www.facebook.com/yenicarsim ve www.twitter.com/yenicarsim adreslerinden ise Yeniçarşım’ı takip edebilir, kampanya ve fırsatlardan haberdar olabilirsiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

8 Kasım 2011 Salı

"Ne standartların belli ne olasılıkların ne de olasızlıkların!"

"Ne standartların belli ne olasılıkların ne de olasızlıkların!"


Bu da bir başka,
"Anlamsız serzenişlerinde bile yükleme hatası veriyor bazen..
Hiç yükleme yapmadığında bile hard diskin kotası şaşırtıyor mu seni!
Dur bakalım bu kota da neyin nesi!!!"


Senden hiçlenme,
"Var-demlerinde demlenmeye mi geldik kuzu! Bre silkelen de gör bir deminin rengini!


Serzenişe tepkisel,
"Yürü git koçum kim tutar seni, tutarsa da yerinme koyver gitsin. Kokusu kalırsa da çak bir fişek, ışığı kalsın!"

2 Kasım 2011 Çarşamba

Aras Kargo Müşteri Memnuyet"SİZ"liği!!

 
Geçenlerde başımıza geçen bir olayı anlatmak istiyorum,

Firmaların müşteri ve kalite arttırmak üzerine üzerlerine düşen görevi ve kalite bilincine yönelik küçük bir nacizane yazı olacak.!

Ara sıra piyano"digital/demonte" alımı ve satışı yaptığımız anlar oluyor, genelde adrese teslim esasında, apartman kapısına kadar bir ibare olmamasına rağmen her seferinde adrese teslimi tam anlamı ile yapan Aras Kargo Teslim sorumlusu servis görevlisi arkadaştan oldukça memnunduk. taaa ki en son ki, teslimat "- teslim olamayan bir türlü" e kadar.

Şu noktadaki ikileme bakınız, adrese teslim ama eviniz 2.3.-4-5-6-7... katta ise kusra bakmayın apartman kapısına kadar teslim ama kg ağırlık farkını alırız!  Hizmette kaliteye gel...! Kargoyu adrese teslim iste, bir de taşıyıcı tut! İşte kalite farkı.

Tebrikler.. !!

Başlıksız .II.

Hani duvara tırnağınızı sürersiniz de iç gıcıklayıcı iğrenç bir ses çıkartır, beğenmesenizde bir tarafınız aslında güzel bir tını olduğunu düşünür.. İşte hayatın bazı anları da aynen böyle..!

30 Ekim 2011 Pazar

Başlıksız .I.

 


Bira fıçısına düşmüş bir atsineğinden farkın ne,
Körkütük cehalet kokan hırsına yenik düşmüş serzenişinde bile...!




 31.10.2011
05:01

25 Ekim 2011 Salı

Van için Herkes Tek Yürek!



Van Depremi'ne duyarlılık gösteren ve zor durumda olan depremzedelere yardım elini uzatmak isteyen vatandaşlarımız için bir liste hazırladık. Aşağıdaki kanallardan dilediğinizi seçerek yardımlarınızı en kolay şekilde Van'a ulaştırabilirsiniz:

1. KIZILAY
2868'e tüm operatörlerden boş bir SMS göndererek Kızılay'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.

Ayrıca havale yoluyla destek olmak isteyenler, tüm bankalardaki "Türk Kızılayı" hesaplarından bağış yapabilir. Ayni bağışlar Türk Kızılayı lojistik merkezleri ve şubeleri tarafından kabul edilecektir. Tüm Kızılay şubelerinin iletişim numaralarını buradan öğrenebilirsiniz.

2. AKUT
Tüm GSM operatörlerinden 2930'a göndereceğiniz AKUT yazan bir SMS ile AKUT'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.

Kredi kartını kullanarak internet üzerinden bağış yapmak isteyen vatandaşlarımız CardFinans ya da diğer banka kartlarını kullanarak bağışta bulunabilirler.

Havale/EFT için Banka Hesap Numaraları;
T. İş Bankası - Gayrettepe Şubesi - TR14 0006 4000 0011 0800 6666 63
Finansbank - Gayrettepe Şubesi - TR92 0011 1000 0000 0001 9576 70
Garanti Bankası - Ortaklar Cad. Şubesi - TR26 0006 2000 3570 0000 0029 30

3. BAŞBAKANLIK YARDIM KAMPANYASI
Başbakanlık tarafından Van’da yaşanan deprem nedeniyle başlatılan yardım kampanyası çerçevesinde saptanan banka hesap numaralarına buradan ulaşabilirsiniz.

4. KARGO FİRMALARI
Yurtiçi Kargo, PTT Kargo, MNG Kargo ve Aras Kargo yardım gönderilerini ücretsiz olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadır.

5. HÜRRİYET EVLERİ
Deprem sonrası yaralarını sarmaya çalışan ve kış öncesinde evsiz kalan Van için Hürriyet Gazetesi de büyük bir seferberlik başlattı. Hürriyet, Van’da kış koşullarına dayanıklı, mutfak, banyo ve tuvaleti olan "Hürriyet Evleri" kuracak. Kızılay işbirliğinde başlatılan kampanya ile her biri 6 bin liraya kurulacak evler, evsiz kalan vatandaşlara sıcak bir yuva olacak.

Van Depremi - Hürriyet Gazetesi Bağış Hesapları
T. İş Bankası Mithatpaşa Şubesi
4228 - 0971947 / IBAN TR370006400000142280971947
T.C. Ziraat Bankası Kızılay Şubesi
Hesap No 685-2868-5189 / IBAN TR060001000685000028685189
Garanti Bankası Kızılay Şubesi
Hesap adı: Van Depremi - Hürriyet
Şube: 082 Hesap No: 6294703 / IBAN TR72 0006 2000 0820 0006 2947 03

Yapacağınız ufak bir yardım zor durumdaki bir çok insanı hayata bağlayan bir umut olacaktır. Mesajımızın ulaştığı herkesi, deprem bölgesinde yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımıza yardım etmeye davet ediyoruz.


Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

2 Ekim 2011 Pazar

Teknolojik IP İş Başında..

 Teknolojik IP - İP   :)       "İlham Perisi" İş Başında..



Uzunca bir melankolik travma sonrasındaki serzenişli ve yoğun dönemin bitimi ile blog camiasında bir gezintiye çıkmıştım ki, takip ettiğim bloglardan biri, bir konuya değinmiş ki bende o konuyla ilgili üj*bej kelam etmeliyim diyerek laptopumu kucağıma alarak rahatsız yazma pozisyonuna büründüm.


İlham kaynagı blog.



Bir bilgisayar düşünün ki siz tuşlara basıp parmaklarınızı yormak zahmetinde bulunmadan o sizin yerinize söylediklerinizi yazsın, arada şu kelimeyi sil dediğinizde silsin falan.
 Tam o esnada aklınıza başka bir şey gelsin onu söylerken aklınız karışsın tüm pencereler birbirine girsin, pc ne yapacağını şaşırıp hard diski yaksın. Bu da "teknoloji tramvası" adı ile  vizyonda yerini alırdı herhalde..
Sonradan da her zaman daha çoğunu isteyen bizler düşünerek işlem yapan pcleri keşfederiz, oo o zamanki yaratıcılığı düşünemiyorum. Bir hayal etmeye çalışalım.

Bir mimar, pc gözlüğünü takar, başlar düşünmeye, Bir ev düşünüyorum, duvarları böyle olsun kapıları böyle, o esnada msnden ve tweetten, arkadaşlarına msjlar gönderir,  sonra işine devam eder, düşünür çünkü çok düşüncelidir. Adamın işi bu...! Bir bakmışsınız siz sadece düşünmüşsünüz ve asıl işi pc yapmış o durumdan sonra olacak şey de şu doyumsuz insanoğlu için, düşünebilen bilgisayarlar üretmek. Matrix e gömülür gideriz, Yada çok eski bir film vardı "Sarah o Conner"... :) Düşünen evrim geçirmiş bilgisayarların teknolojik savaşları.... (isim özürlü olmama rağmen bu ismi unutmadığıma şaşırmış durumda olduğumu da inkar edemeyeceğim).

Sonra zamanla sıradışı atraksiyonlara dalıp olayı abartırız...

Düşünüyoruz öyleyse varız, düşünmeyi bırakma çabamızı anlamış olmasamda şu an var olmaya çalıştığım için mutluyum ;)

10 Haziran 2011 Cuma

Black Swan & Siyah Kuğu




Okumaya başlamadan önce videoyu açınız.. 



Müzik ve filmin tanıtım videosu.. :)


Siyah Kuğu'nun çok uzun zaman önce net üzerinden izlememe rağmen, müziğini dinlediğimde halen daha tüylerimi diken diken eden bir gerilim potansiyeline sahip olduğu aşikar bir gerçek. Konu olarak sıradan bir hikaye, ve altyapı olmasına rağmen, filmdeki akıcılık yönetmenin ve senaryonun getirisi..


Klasik Bale sadeliği ve balerin-baletlerin zerafetleri haricinde, enstantene olarak da dikkatimi çektiğini söylemeliyim. Dekoratif olarak abartı neredeyse hiç yok tamamen sade ve gerekli olduğu kadar. 


Oyuncuları Hepimizin severek izlediği Natalie Portman (Nina). Ve elbette diğer oyuncular da ;  Mila Kunis (Lilly) , Winona Ryder (Beth) , Sebastian Stan ,Vincent Cassel (Korolyevna) , Janet Montgomery (Madeline) , Barbara Hershey.


Kuğu Gölü Ana Temasına bir göz atarsak;
Kuğu Gölü Peter İlyiç Tchaikovsky'nin bestelediği, ilk temsili 1877 yılında Moskova 'da yapılan dört perdelik bir eserdir.

“Sarayda 21. yaş gününü kutlayan Prens Siegfried ve kutlamalar sırasında ona evlenme yaşı geldiği için genç kızlar arasından birisini seçmesi gerektiğini söyleyen annesini görürüz. Ardından okunu yayını alıp arkadaşlarıyla ava giden Prens güzel bir göle rastlar ve buradaki kuğular arasından biri dikkatini çeker. Adı Odette olan bu kuğu kötü bir büyücü tarafından kuğuya çevrilmiştir ve büyüyü bozacak tek şey bir erkeğin onu bütün kalbiyle sevmesidir. Prens kalbini Odette’ye açmak üzereyken büyücü gelir ve kuğulara yüzmelerini emreder. Doğum günü kutlamalarının ikinci gününde kendi kızını Odette’ye benzeterek dans salonuna getirir. Prens sahte Odette’ye (Odile) aşkını ilan ederken pencereden olan biteni izleyen Odette oradan kaçar. Hatasını anlayan prens kuğuların arasına giderek gerçek aşkından af dilemek ister. O sırada kızıyla beraber prensin peşine düşen büyücü verdiği evlilik sözünü tutması için prensle kavgaya tutuşur. Prens Odile’yle evlenmektense ölmeyi tercih ettiğini söyleyerek Odette’yle beraber göle atlar ve  boğulurlar. Bu sırada büyü bozulur. Diğer kuğular insana dönüşür. Büyücü ve kızını da göle atarak boğan kızlar Prens ile Odette’nin cennete giden ruhlarının peşinden giderler.”


Buradan sonrası Bir miktar spoiler içerir..

Nina (Portman), New York’ta yaşayan çok yetenekli bir balerindir ve hayatında çoğu balerin için de olduğu gibi dansetmekten başka bir şey yoktur. Eski bir balerin olan ve bu konuda çok hırslı olan annesi Erica (Hershey) ile yaşamaktadır. Bu aile baskısı altında zor ve bastırılmış bir karakteri sergilemektedir. Oyun yönetmeni Thomas Leroy (Cassel) Kuğu Gölü’nün baş balerini Beth MacIntyre (Ryder) yeni sezonda değiştirmeye karar verir ve ilk tercihi de Nina olacaktır.

Balenin saf ve zarif Beyaz Kuğu ile şehvetin temsilcisi Siyah Kuğuyu aynı anda canlandırabilecek birine ihtiyacı vardır. Fakat Nina’yı bekleyen bir yeni bir rakip vardır, ve o da Leroy’u etkilemeyi başarmıştır. Nina Beyaz Kuğu rolüne her ne kadar uysa da Lily de Siyah Kuğu’nun tam karşılığıdır. İki genç dansçı arasındaki rekabet garip bir arkadaşlığa dönüşürken Nina da kendi 
karanlık tarafıyla haşır neşir olmaya başlar. Ve zaman gittikçe zor geçmeye başlar!



Merak edilmesi için bu kısımda çok detay vermemek lazım, izlemek isteyen mutlaka olacaktır. Zira şahane bir GERİLİM...




Meraklılar için   :)


Film Künyesi

  • Yönetmen: Darren Aronofsky
  • Senaryo: Darren Aronofsky - John Mclaughlin - Mark Heyman - Andres Heinz
  • Oyuncular: Natalie Portman, Mila Kunis, Sebastian Stan, Winona Ryder, Vincent Cassel,Toby Hemingway, Janet Montgomery, Barbara Hershey, Kristina Anapau
  • Tür: Dram, Gerilim, Psikolojik
  • Orjinal Adı: Black Swan
  • Yapımcı Firma: Fox Searchlight Pictures - Protozoa Pictures - Phoenix Pictures
  • Yapım Yılı: 2010
  • Yapım Ülkesi: ABD
  • Orjinal Dili: English
  • Filmin Süresi: 103 dk
  • Resmi Sitesi:  http://www.foxsearchlight.com/blackswan/
  • Vizyon Tarihi: 25 Şubat 2011 (Türkiye)



Demagojiye karın tok Desek DE! Demagog kült Kültürün sözlerine kanmayı adet edinmişiz.! Bu ne tezat!

24 Mayıs 2011 Salı

Kısa Bir Hikaye Denemesi - III

İkinci bölüm için Tıklayınız..
----------------------

Taksicinin yanından ayrılıp havaalanındaki gişeye doğru yola çıkmak üzereyken telefonu çaldı. Telefonun tonu Uzun süre önce görüştüğü bir arkadaşının melodisine benziyordu, onun ile özel geçirdiği günlere istinaden birlikte seçtikleri bir parça.. Aşkın Nur Yengi den, "Ayrılmam" sarılırım hayallere... Müziğin tonuna kendini kaptırmıştı ki telefonu açması gerektiğini fark ederek açtı.
- "Alo"
- "Nora, sen misin?"
- "Evet canım nasılsın? Çok özledim seni! Nerelerdesin..?"
- "Antalyadaydım, ama şimdi kısa bir süreliğine anneme gidiyorum, havaalanındayım birazdan uçacağım :) Nerelerdesin ki kuzum ya.. Hiç aramıyorsun, ne kadar zaman geçti..!?"
- " Doğru canım, başıma gelenleri duysan öyle demezdin, yoğun bir dönem geçirdim. Neyse geldiğinde görüşürüz bende Antalyadayım.!"
- "Ciddi olamazsın! Neyse en kısa zamanda geleceğim. Görüşürüz, şimdi gitmem lazım. Öptüm kocamannn bebek. Kendine iyi bak."
- " Görüşürüz canım benim, öptüm."

Bir yandan otomatik açılan kapının önüne gelip, küçükken yaptığı muziplikleri hatırlayarak, hızlı hızlı yürümeye başladı. Güvenlik kontrolleri, ve sonunda bilet gişesinden biletini alarak ve uçağa bindi.

Standart uçuş prosedurleri ardından, yanına aldığı minik şekerlerden birini ağzına atarak ve dışarıdaki bulutları seyre dalarak, Nora'nın sürpriz aramasını düşünmekteydi. Kendi kendini yargılar pozisyona girmemek için çaba sarf etsede, başaramayıp. "Neden daha önceden hiç aramadım? Ne kadar güzel şeyler paylaştık, böyle bir arkadaşlığı nasıl olurda güncel meşgaleler arasında rafa kaldırmışım derken gözleri sulandı," Noracım benim ya umarım sorun yoktur. Çabucak döneceğim." Annesinin düşüncesi ile duyguları çapraz dans etmeye başlayarak kendini tutamadı ve gözyaşları süzülmeye başladı...

Gökyüzündeki dalgalar, uçağın o mekanik havası kendine gelmesine yardımcı olmadı.. O esnada servise gelen Güzel hostesin
-  "İyi misiniz hanımefendi?" Sözleri ile irkilerek döndü,
- "Teşekkürler, daha iyiyim, su alabilir"miyim?"
- "Tabi hanımefendi, buyurun mendil, ıslak mendil belki lazım olur. Suyu da hemen getiriyorum" Diyerek ayrıldı.

Gözyaşlarını işaret parmağı ile silerek, hayat seni yaşamak hem güzel hemde neden bu kadar acı verici diye düşünmeden edemedi...!

Uçak inişe geçmişti. Ceketi kucağında inişi bekledikten sonra, neredeyse koşarak indiği uçaktan sonra aynı tempo ile hava alanından çıkarak taksiye bindi.

Adresi söyler söylemez. Gözyaşlarına hakim olamadı. Hostesin verdiği peçete ile gözlerini silerek, en sinir olduğu kısım gerçekleşmişti, burun akıntısı.. "Ağlamaktan bu yüzden nefret ediyorum!! " diyerek mırıldandı, kendi kendine..

Pencereyi açar ve hava değişimi için hafif rüzgarı kendine gelmesine yardımcı olmuştu. Gözlerindeki kırmızılığı sorun etmeyerek, makyajını tazeler ve yolun bitmesini beklemeye başladı.

Sonunda tanıdık yerler gözükmeye başlamıştı, derken evini gördü. Heyecanlanarak doğruldu.

- " Tamam burası" diye seslenir taksi şöförüne.
Ücretini ödeyerek, hop diye atabadan atladı...

Evleri Krem turuncu renklerle boyanmış güzel bir apartmanın 4. katındadır. Apartman güzel bir bahçenin ve sitenin içnde güvenlik ile korunmaktaydı. Güvenliğin;
- "Dila Hanım Hoşgeldiniz"
- "Hoşbulduk mehmet Efendi, nasılsınız görüşmeyeli?"
- "Teşekkürler çok iyiyim çalışıyoruz işte iş güç.Pardon beklettim, hemen açıyorum kapıyı"
- "Teşekkürler"  diyerek gülümser ve apartman girişine doğru yürüdü.
Asansörün basık havasını hiç sevmediğinden merdivenlere yönelerek ve neredeyse merdivenleri ikişer üçer çıkmaya başladı...
Kapıya geldiğinde bir derin nefes alıp zile bastı..

"dididididididddddddddd"
Kapı aralandı...Ve Nora! Annesi ile birlikte karşısındaydı... Heyecandan bir çığlık attı.....

- "İNANMIYORUM YAAAAAAAAA! Delimisiniz siz çok korktum..! Neler aklıma geldi, ilahi anne... Sen de mi...!"
- "Kızım geç geç içerde konuşuruz" diyerek gülümsedi. "Olaylar biraz karışık anlatırız"
- "Ya tamam konuşuruz" bir yandan da ayakkabılarını çıkartmaktadır.
İkisine sımsıkı sarılarak
- "Ay çok özlemişim yaaa, deliler sizi.." diyerek gülüşürler ve içeriye girerler..

6 Mart 2011 Pazar

Kısa Bir Hikaye Denemesi .II.


 
İlk bölüm için Tıklayınız....

----------------

Yeni taşındığı evi çok beğenmişti, manzarası ve dekoru tam içine sinmişti. Siyah eskitme vestiyerden geçen yıl doğum gününde arkadaşının bizzat uğraşarak yapıp hediye ettiği şapkasını başına taktığında sevimli bir gülümseme ile yansımasına bakar buldu kendini birazda muzip..

Taksi çağırmalıydı. Telefonunu terasta masanın üzerine koyduğunu hatırladı. Koşarak telefonunu aldı. Ama aklından çıkmıştı, yeni taşınmıştı buradaki taksilerin telefonları kayıtlı değildi ki.. Kendi kendine kızarak, kapıyı çektikten sonra çıkmak üzereydi ki telefonu çaldı. Arayan birlikte program yaptıkları arkadaşı idi.

-"Biliyorum tatlım gelemeyeceksin ama, sana bir sürprizimiz vardı. Geldiğinde mutlaka haber ver, süpriz biraz ertelense de süpriz, çok sevineceksin.." dedikten sonra bir kahkaha kopardı..
-"Mısra, anneme gitmem gerekli, geldiğimde ararım buluşuruz, merakla bekliyorum süprizi de!" derken kapıyı kilitleyerek dışarı çıktı.

Bu saatte taksi nereden geçer ki acaba diye düşünmekten kendini alamaz halde, sağa sola bakınırken birine sormaya karar verdi. İleride bir market vardı, ilerledi.
Şanslıydı, hemen karşısından marketin kapısı açıldı ve, Orta boylarda, sevimli ama biraz hüzünlü ve hatta neredeyse ağlamaklı bir Beyefendinin kapından çıkmakta olduğunu gördü. Sade bir tarzı vardı. Gri keten bir gömlek, açık krem bir pantolan ile oldukça uyumsuz bir stil gibi dursa da yakıştığını düşünerek, yaklaştı..:

-"Afedersiniz, kusura bakmayın taksi nereden bulabilirim?"
-"Hanımefendi soldan gittikten sonra marketi geçer geçmez, bir tabela göreceksiniz o tabelanın hemen yanında banka var, bankanın yanındaki ara sokak girişinde bir durak vardır.Rahat bulursunuz."
-"Çok teşekkürler, iyi günler."

Hızlı adımlarla Gri gömlekli Beyfendinin tarif ettiği istikamete doğru  ilerledi, bir yandan aklı annesinin sesindeki tınıda kalmıştı. Ne oldu acaba? Annem neden üzüldü ki acaba bu kadar..? Kardeşime bir şey mi oldu yoksa..diye düşüncelere dalmışken durağa geldiğini fark ederek, hemen taksiye bindi.

-"Havaalanına lütfen"

Kafasında bin bir düşünce dolanmakta iken, en kötüsünü düşünmemek ve annesini rahatlatmak için kendini biraz sakinleştirmeye ve heyecanını yatıştırmaya çalışması gerektiğini düşünerek, kardeşini aradı. Telefondaki müziğin ritmini duyunca, kendi kendine "tam kendine göre bir müzik bulmuşsun deli çocuk" diye düşündü. Gülümserken o esnada telefondaki müzik durur ve kardeşinin sesini duydu.
-"Alo"
İş hayatı, arkadaşlar derken ne kadar zaman geçmiş diye düşünmeden edemeyerek, o minik genç sesi gitmiş yerine tok bir delikanlı sesi gelmişti.
-"OOooo beyimiz büyümüş, sese bak sen..  nasılsın minik böcek seni...?"
-"Ya abla yaa hala aynı konu mu? Büyüdüm artık ben böcek deme bana ya.."
-"Tamam tamam, öyle bir arayayım dedim, keyifler nasıl?"
-"Okul bitti abla, işe başladım. Durumlarda değişiklik yok herşey aynı..." dediğini duysada sesindeki ton kuşkusunun artmasına sebep olur ama süpriz olması için bir şey söylemez.
-"Tamam o zmn gece msn den konuşalım online ol tamam mı 3 gibi dönerim. Sabah işin yoktur herhalde cumartesi günü"
-"Yok işim abla tamam beklerim. Görüşürüz.iyi geceler.."
-"Tamam tatlım görüşürüz..İyi geceler.."

Pencereden havaalanı yolunu incelerken, aklına küçükken o tali yollarda paten kaymaya çalıştığı günler gelerek güldü.
Ailesinin evi, çok da büyük olmayan güzel ve nezih bir şehirdeydi. Şehrin altyapısı çok güzel olmadığından yolları köstebek yuvası gibi delik delik asvalt şeklindeydi. Patenle zar zor öğrenme çabası içerisinde iken çok defa çukurlara düşmüş, orasını burasını morartmıştı. Hele gece paten kayması daha bir keyifli olurdu, asfaltın en güzel kısmı tam ortası olduğundan, o saatte arabada geçmezdi, son hız gittiğinde gökyüzüne bakarak ışıkların geçişini izler gibi hissetti kendini ve pencereyi açıp hava almak istedi.. Ama o hayalindeki temiz hava yerine daha çok egzoz dumanı karışık nemli ve hafif bir esinti hevesini kırdı bir miktar...

Ve havaalanına gelmişlerdi. Valiz almadığı için yükü yoktu. Cüzdan taşımayı pek sevmezdi, bu nedenle eskiden kalma antika bir keseyi kulanırdı cüzdan yerine,yeşilin tüm tonlarının blunduğu küçük keseyi almıştı yanına simli ve minik dantel kurdela karışık bağı ile oldukça güzeldi. Kesesini açarak taksicinin parasını verdi. Biletini check in yaptırmak için gişeye yöneldi...

Yüzleşme!



Sevgili Günnük,

Bak şimdi, ben yine sana öyle yaptım böyle yaptım buraya gittim gibi dert yanmayı düşünmüyorum. pek sevmem zaten öyle yazılar yazmayı. Birazda özel kalmalı dimi yaa..

"Seviyorum ama kimi" diye başlayan çocukça şeyler geliyor aklıma.. Gülüyorum bak şimdi.. :) Dur sonrası neydi "En tatlı birini Nasıl anlatsam sana İlk harflere baksana.." :) ne saçma şeylerdi ya.. Hey gidi günler hey... İsimden liste gibi saçma cümleler yazıp şiir türetme çabasıydı.. Beceriksizce..

Nedense kurtulamadım şu melankoli havamdan, ne iştir anlamam..

Demet Akalın, hayalinin şarkılaştırmış, evli mutlu çocuklu.. Ben o hayali yaşarken neden bir depresif moddayım kendime anlam veremiyorum doğrusu!

Çok kolay bir insan değilim aslında, böyle ilk gördüğünde muhabbet edebilecek birine genelde benzemem, mesafeliyimdir.. Seçtiğim insanlara biraz hoşgörü sunarım. Tabikide iş hayatında bu şekilde değilim :) İş hayatında daha profesyonelimdir. Tabi özledim iş hayatını, minik oluş sayesinde koptuk sektörden, biraz büyüsün bekle beni Sektör...:)

Ordan burdan daldan dala atlarken asıl bahsetceğim şeyi hep atlıyorum.

Konu melankoli, bunalım..aslında :)

Her zaman elinde uğraşı olması gereken bir insanım. Yoksa sıkılıyorum, saçma kadın günleri kültür paylaşımı adı altında dedikodu günleri gibi geliyor bana, hiç haz almıyorum. Okuduğum kitapları, izlediğim filmleri, güncel teknoloji trendlerini, arkeolojik tartışmalaır, bilim teknik haberlerini tartışmayı, fotoğrafçılık ile ilgili, organizasyonlar ile ilgili,dans ve kareografi düzenlemeyi... özledim..  Ciddi manada özledim.

İnsanlar ciddi manada bir garip, hele yeni nesil, yüzdeye vurarsak, kaç tanesi ile kaç tane konu hakkında fikir alışverişi yapabildiğimizi yazarsak daha net ortaya bir tablo çıkacaktır. Bu ayrı bir konu sanırım:) Dejenere günlüklere yazmalıyım. Olsun ikisini de birleştirirsem biş olmaz herhalde :)

Konular genelde şu başlıklarda olacaktır emin olun,
*kızlar/erkekler
*cinsellik
*tv ve diziler
*face günlükleri /twitledinmi twidine bandım...
*Ne giysem, nasıl süslensem en ucuz giysi nerde!
*alsam alsam ne alsam...

Geçen gün bir deneme yaptım. Faceden online kişilerden bir kaçına "ne yapıyorsunuz" diye sordum.
Cevaplar: video bakıyorum, farmville ekiyorum, itgirl oynuyorum, okey, ... bi çeşit oyun oynuyorum..

Msnden arkadaşlara sordum:
Cevaplar: hiç, oturuyorum, zaman öldürüyorum, film izlicem, amannn sıkıdlım...,vsvs



Oturdum kaldım.. Ya şimdi oturup konuşacak bir şeyler bulamamak ve bu şekilde bir arkadaş bulamamak kadar kötü ne olabilir..! Şehir dışında okuyup sosyal çevre adaptasyonsuz bir karekter miyim acaba diye kendimi suçlar durumdayım.
Şu an zorunluluk itibari ile evde oturuyor olmam mevcut ev hanımlarının hoşlandığı konulardan hoşlanmamam beni bir Ucube gibi gösterse de.. Mutsuz olacağım bir şeyi yapmaktansa Ucube olurum napim..       :S

Biz!


Bir varmış bir yokmuşlu masalvari tümceler gibiydik aslında...
Aslolan benliğimize inat ve bir o kadar da tezat duruşumuzla
Mücadele var ruhumuzda, dans eden ritmine kapılmış, her telden melodilerle bezenmiş..

Girdaplarında büyüyen hüzne bürünmüş birazda!

Hayallerin sihirli bir değnekte umutlandırılmış yüzü gibisin..

Gerçekle birlikte ama ruhu masal...
hüznü ve neşesi ile harmanlanan bir masal..!

Yüzeysellikten ibaret olmayan bakışımla.. Derinden duruşunla..

Basit ve anlaşılır kalemim ile..
Sen ve Ben..
Biz..
.

1 Mart 2011 Salı



Gem vurulmaz ruhunun hüznüne, bakmaya doyamasamda gözlerine!!!
Kıyarlar asıl o kendini bilmezliğine!!


Sitemdir bu da bir kendini bilmez zat-i şahaneye!

18 Şubat 2011 Cuma

TV Box


Vee bir değişiklik yapıp tv izlemeye başladım.

İzlediğim dizilerden biri Adını Feriha Koydum, Muhteşem Yüzyıl ve Karadağlar. Show TV bu sezona oldukça güzel girdi, yarışmalarını da keyfle izliyorum. Hele Acuna ailecek hayranız :) Yok böyle bir dans muhteşem bir yarışmaydı, Defnenin Ölümü ile üzülerek izlediğimiz ve gözyaşlarımızı tutamadığım son bölüm hem etkileyici hem acıklı olsada alkışı hak etti.

Yetenek Sizsiniz ayrı bir yazı konusu :)

Öncelikle aklıma takılan bir soru şudur ki, O kadar güzel dizilere altyapıya rağmen O güzel yalan içerikli feriha dizimizin bitiş müziği ne kadar kötü öyle.. Ciddi manada itici, sanki radyoda program bitmiş de, yas tutun amann melankolide bu kadar der gibi.. Her dizi sonrası "allam ne kötü bir müzik bu ya" diye düşünür buluyorum kendimi..

Bir de Çember yarışması çıktı, sabır, stres, bıdı bıdı çene kavgalar...:) Çok gereksiz bir yarışma diye düşünüyorum, bence Ahçılık yarışması daha çok tutacaktır. Selda nasıl bir karakterdir öyle ya...! Trajikomik!

15 Şubat 2011 Salı

Psiko * Günlük



Hey günlük!

Nasılsın bakalım, hmm ben mi iyiyim iyiyim. Napayım işte iş güç, okul, ev derken yuvarlanıp gidiyoruz..

Hahah nası kandırdım yok öle bişi... Çok yoğunum şekerim öyle böyle değil, kendimi bunalım bunalım bunalımda buluyorum.. O kabus senin bu kabus benim... Denizlerde yüzer gibiyim, hemde çok fenasından..

Neyse kelimesini sevmesemde, ki genelde birilerinin söylediklerini geçiştirmek için kullandıkları bir kelimedir. Arada sırada işe yaradığı oluyor :)

Geçen gün doktora gittim, bademciklerimi göstercektim. Sonra vaz geçtim,  haydi dedim bir psikolog yapayım..

Doktorla aramızda geçen diyalog aynen bu şekilde, tabi bir kısmı, hepsini yayınlamak pek uygun olmaz. :)

*   İyigünler
-   İyigünler
* Nasılsınız?
-Teşekkürler siz?
*İyiyim teşekkürler..
-Evett, çalışıyormuusnuz?
*.........fln filan..
-neyiniz var?
*Doktor bey dengem bozuk, ani tepki veriyorum ayarsızım..
-hmm güzel. Bu ilacı bir ay kullan sonra gel.
*Doktor bey neyim var teşhis nedir?
-Ayarınız kaçmış.

Aaa ciddimisiniz doktor bey ben fark etmemiştim :)

6 Şubat 2011 Pazar

Kış Yorgunluğu... :)



Soğukların gelmesi ile sertleşen rüzgarlı kış günleri, ve soğuk getirisi nezle grip boğuşması ile uğraşırken nasıl bir melaknoli dalgasıdır bu kardeşim, akıl almıyor.

Uyanmak istemiyorum sanki. Depresyonik bir durum sanırım. Yada ankisiyetem mi bozuldu acaba, tabi o da mümkün :)

Naısl bir tatlı uykudur bu böyle uyanınca da bir tatlı sürdürülebilirlik hevesi ve neticesinde histerik tatlı krizi. "Nere kadar bu böle aboww " dediğimi duyar gibisiniz değil mi?

Doğum sonrası kilocukları henüz yeni vermiş iken, bu psikoloji biraz sıkıntı vermiyor değil hani..

Bu arada artık bir tasarımcıyım.. Web tasarımlarıma başladım. Bireysel olarak destek almaksızın yaptığım ilk sitem birmiktar eksikliklerle "ki sanatcı için eser hiç bir zaman tamamlanamaz" mantığını es geçerekten diyorum ki, güzel bir site olma yolunda.. Deniyorum göreceğiz.. Hemen incelemek isteyenler için bir link atıyorum buradan..

Diğer yapmaya başladığım sitem ise daha çook yeni olduğundan bitirmeye yakın iken link atacağım umarım beğenirsiniz. Bu kişisel bir site. çalışmalarımı falan yayınlayacağım bir tarla benim için. Ekip biçeceğim :)

Yine uykum geldi sanırım.. Bi koşu uyuyayım ben.. Geliyorum...:)

İlginizi çekebilecek diğer yazılarım...^^

Related Posts with Thumbnails