19 Temmuz 2010 Pazartesi

Otobüste Seyahat ve Diğerleri..

Üniversite yıllarımda çok parlak bir öğrenci olmasam da vasat da sayılmazdım. Okulu biraz uzatsam da keyifli bir okul dönemi geçirdim.
Her 2 haftada bir evime gelmeyi alışkanlık haline getirmiştim ilk zamanlar, tabi bu süre okula gidip geldikçe ve yolun uzunluğu ile gittikçe uzadı. Ailem rahat yolculuk yapayım, onlarla daha uzun zaman geçireyim diye hep güzel firmalarla gönderirlerdi beni.
O zamanlar diyorum çünkü baya oldu:) 1999 dan bahsediyorum. Üniversitedeki ilk senem.

Ulusoy favori seyahat otobüsüm olmasına rağmen, Muğla'daki garajda Ulusoy'un yazıhanesi olmaması sebebi ile biletini Marmaris'ten alıp, Muğla'da yoldan zar zor binmek sureti ile otobüs yolculuğumuz başlıyordu. Ulusoy'da koltuk arkasında mini bir konsol üzerinde düğmeler..Otobüse ilk adımınızı attığınızda bir uçak gibi sizi kucaklayan görselliği ile mükemmeldi, ve hemen ilgilenen yolcu sorumlusu gencin elinize tutuşturduğu kulaklık (radyo dinlememiz için-ve tabi ekranda açılan filmi kimseyi rahatsız etmeden izlemek için- ki yol boyunca o filmler hiç tükenmezdi.biri biter başkası koyulurdu..). Ulusoy'un en sevdiğim yanı kitabımı okurken ışığımın kimseyi rahatsız etmediğini bilmem ve tabi ki sabahları verilen sıcak mini ekmekli muhteşem kahvaltısı..
Diğer firmalara nazaran Ulusoy müşteri seçme hakkını kullanır ve müşterileri elerdi. İlginçtir ama müşterilerini gerçekten elerlerdi, bilet satışı yaparken.

Bazen rezervasyon gecikmesi, bilet bulunamaması yada Ulusoy'un fiyatının o an bana pahalı gelmesi sebebi ile farklı firmalar ile yolculuk yapmam gerekirdi. İşte asıl komedi orada başlardı.

Ben her otobüse bindiğimde yanımda bir sırt çantam ve bir de minik çantam olur. Minik çantamda molada yanıma almam gereken şeyleri, Sırt çantama da minik çantamı, yastığımı, kitabımı, ceketimi, gerekli olması durumunda abur cuburumu doldururdum. Bir de yedek çorap..
Otobüse binmeden önce temiz çorap giyme gibi bir takıntım vardır. Bazı saygısız tiplerin çorap kokularından olsa gerek :) Çünkü otobüse binince ayakkabılarımı çıkartıp, rahat yolculuk yapmayı severim.. Bacaklarımı kıvırıp ön koltuğun arkasına yaslar, dizlerime ceketimi örter, müziği kulağıma takıp, kitabımı okuyarak geçirdiğim yolculuk beni acayip mutlu mesut bırakır.. Tabi sevdiğim ve izlemeye değer filmleri hesaba katmazsak :)

Bilet bulamayışımdan dolayı, Metro ile yolculuk yapma kararı aldım, arkadaşlarımdan çok övgü dolu sözler ile bahsettiklerini duyduğum için oldukça içim rahattı..
Otobüs biletini genelde 13 numara alırım, neden bilmem :) severim 13 numarayı yoksa önlere doğru. Sonradan bu alışkanlığım değişti. Cam kenarı olsun da, numarası fark etmez..
1 2     3 4
5 6      7 8
9 10    11 12

O gün Metro maceram başladı. Saat 8 e bilet almıştım, otobüs gelmedi. Şirketi aradım, (Muğla'da o sıra otogar sorunu vardı, nedense otobüsler garaja girme adeti edinmemişlerdi!!!) "9:30 otobüsüne binmem gerektiğini, aldığım bileti başkasına yanlışlıkla satıldığını ve maruzatımın giderileceğini" söylediler. "Neyse" "tamam 2 saat geç ölmem sorun olmaz"dedim. Ardından "bu gideceğiniz araç aktarmalı" demez mi! Şaka gibi. Ben sırf mola verilmiyor diye o kadar fark veriyorum otobüse! Aktarmalı gidecekmişim. Ertesi gün 13 de sınav olduğundan kabul etmek zorunda kaldım.
Yolculuk başladı sonunda, beni 3 nolu koltuğa oturttular ama ne oturuş. Yanımda bir hanımefendi var. Benim 4 katım. Bana yer yok :) Bir de oğlu var 5-7 yaş arası sanırım. Kadın çocuğa para vermemek için çocuğu aldı kucağına, çocuk üşütmüş mü ney yol boyunca gaz kaçağı eşliğinde Gebze'ye geldik. Geldik ama yol boyunca kusmamak için neler yaptım tahmin edemezsiniz. İğrenç bir koku...öğğyykk..Ve tabi unutmadan şoförün muhteşem müziği de cabası.. Arabesk ve gaz bombası arasında geçen 7 saat...
Sonra otobüs değişikliği sonunda.. Yaşasınn.. dememle kalmadı.. Üstüme çay döküldü. Allahım bitsin bu işkence diyordum kendi kendime ama sabırsız ve fevri bir tip olduğumdan baya bir çıkışmadığım da söylenemez, döken şahısa. Derken çocuğa tembihledim, "ben şu yerde ineceğim, Metronun güzergahını bilmiyorum beni haberdar edin lütfen". Çocuk uyumuş mu artık ne yapmış bilemem. Ben varmışım Esenlere.Gideceğim yer Sarıyer. İndim, diyor "burada servis yok". "Ya ben size bana haber verin dedim suç sizde ne demek servis yok"
Sinirli sinirli bir sağa bir sola volta atarken, ordan bir taksi şöförü yanıma gelip, "abla ben götüreyim seni, parayı hallederiz"demez mi? benim kayışlar o noktada kopmuş... Adamın suratına koca bir okka geçirdiğim ile soluğu polisin yanında ve ardından Metro Yazıhanesinde aldım. Taksi şoförünü şikayet ettikten sonra, Yazıhane sorumlusuna güzel bir çıkış yaptıktan sonra bana bir servis ayarlamaları ve gideceğim yere bırakılmam ile sonuçlanan kabuslu bir gündü..

--------

Sonraki Metro seferim..Metroya binmeyeceğime dair kendime söz verdiysem de, affedici bir karakterimdir. Arkadaşımın isteği ile 2. Muğla-İstanbul Seferim başlamış oldu.

Bu sefer 12 numarada ben 11 de arkadaşım vardı. Otobüse bindiğimiz anda, 2 numarada oturan yeşil, kırmızı,sarı,turuncu desenli saten elbiseli bir kadın dikkatimizi çekti. İlginç bir tipti. Arkadaşım ile kadının kritiğini yaparken kadın başladı konuşmaya. Yanındaki ile değil :) Tüm otobüsle..

Canlı bir tipti. Renkli elbisesi 50-60 yaşlarında, beyaz (bu kovboy filmlerinde olur ya bayanlar takar süslü olanları yuvarlak kocamandır)şapkası üzerine taktığı komik beyaz siyah çizgili gözlükleri zaten oldukça iticiydi. Renk uyumu sıfır...
"Ben çok güzel bir kadınım.. Ben giderdim eskiden partilere, diskolara, hep alkışlarlardı beni""sonra sıraya geçerdi gençler dansa  kaldırmak için beni" yerden muavinin oturduğu tabureyi sandalye gibi kullanarak, hareket halindeki otobüste ayağa kalkıp başladı dans etmeye.. bir yandan da şarkı söylüyor"hatırla ey periii....o mesut geceyi..."
"Ala ala şaka mı bu.. Hhehe şaka herhalde, sağa sola bak bakim kamera falan var mı?" "Yok ya cidden kadın sıyırdı yol boyu devam etmese bari" "üfff, ama komik kıs"...................
Konuşmaları otobüste uzadı gitti 1 saat gibi bir süre, sonra teyzemize içki ikram ettik (çay bardağında çay, o viski diye içti) sonra sızdı bizde uyuduk...

Yolculuk hikayeleri bitmez.... Uzar da gider... Ama şimdilik bu kadar

4 yorum:

Supernaut dedi ki...

Vay vay vay :) Bu kadarını da beklemiyordum.

" muavinin oturduğu tabureyi sandalye gibi kullanarak, hareket halindeki otobüste ayağa kalkıp başladı dans etmeye.. bir yandan da şarkı söylüyor"hatırla ey periii....o mesut geceyi..." "

Özellikle bu noktada ayakta alkışladım, gerçekten şaka gibi...

Benim böyle yolculuk anılarım yok diye üzülsem mi sevinsem mi? Emin olamadım.

Metro hakkında daha önce de olumsuz duyumlar almıştım (bir hayli fazla). Ama bu maceralar pek de zayıf sayılamayacak hayalgücümü zorlayan cinsten :)

Peh.

Burcu dedi ki...

Gerçekten bana da şaka garibi gelen bir yolculuktu.
İşin garibi yaşarken kabus gibi gelmesi, şimdi gülüyor olmam :)

ve gerçekten hareket halindeki otobüste teyzem başladı dans etmeye..

Onur Diribaş dedi ki...

Peter Sellers filmlerini andırıyor adeta. :)

İnanır mısın o teyzenin aynısından bizim lise hocamız vardı. Sınavlarda şarkı söyleyip dans ederdi. :)

Burcu dedi ki...

Onur, İnanırım:) İnsan bazen ilginç türlerle karşılaşınca aa ben neyim oluyor:)

İlginizi çekebilecek diğer yazılarım...^^

Related Posts with Thumbnails